Ülkemizde Önde Gelen Bağlama Ustaları


Âşık Veysel


Veysel Şatıroğlu veya bilinen adıyla Âşık Veysel (d. 25 Ekim 1894Şarkışla, Sivas - ö.21 Mart 1973), Türk halk ozanı. Avşar boyunun Şatırlı obasına mensuptur.
Sivas ili Şarkışla ilçesinin Sivrialan köyünde çiftçi bir ailenin çocuğu olarak doğan Âşık Veysel, 7 yaşında geçirdiği çiçek hastalığı sonucunda bir gözünü kaybetti. Diğer gözünü ise bir değneğin batması sonucunda kaybetti. Babasının, Âşık Veysel'e oyalanması için aldığı sazla önce başka ozanların türkülerini çalmaya başladı.1933 yılında tanıştığı Ahmet Kutsi Tecer'in teşvikleriyle kendi sözlerini yazıp söylemeye başladı.
Âşık geleneğinin son büyük temsilcilerinden olan Âşık Veysel, bir dönem yurdu dolaşarakKöy Enstitüleri'nde saz hocalığı yaptı. 1965 yılında özel kanunla maaş bağlandı. 1970'li yıllarda HümeyraFikret KızılokEsin Afşar gibi bazı müzisyenler Âşık Veysel'in deyişlerini düzenleyerek yaygınlaşmasını sağladı. Şarkışla'da her yıl adına şenlikler yapılır.
Eserlerinde Türkçe'si yalındır. Dili ustalıkla kullanır. Yaşama sevinciyle hüzün, iyimserlikle umutsuzluk şiirlerinde iç içeydi. Doğa, toplumsal olaylar, din ve siyasete ince eleştiriler yönelttiği şiirleri de vardır. Şiirleri, Deyişler (1944) , Sazımdan Sesler (1950) , Dostlar Beni Hatırlasın (1970) isimli kitaplarında toplandı. Ölümünden sonra Bütün Şiirleri (1984) adıyla eserleri tekrar yayınlandı. 1973 yılnda akciğer kanseri sonucunda öldü

Muzaffer Sarısözen (d. 1899Sivas - ö. 4 Ocak 1963,Ankara), Türk folklorcusu.
Sivas’ta doğdu. İlkokulu Sivas’ta bitirdikten sonra, lise öğrenimine Sivas’ta başladı. Ancak öğrenimini tamamlamadan Sivas Valiliği tarafından müzik öğrenimi görmesi için İstanbul Belediye Konservatuarına gönderildi. Burada 4 yıl öğrenim gören Sarısözen, bir süre, konservatuar müdürü Yusuf Ziya Demircioğlu’yla birlikte folklorla ilgili çalışmalar yaptı. Daha sonra Sivas’a gelerek, önce öğretmen okulunda, sonra da lisede müzik öğretmenliği yaptı. Öğretmenliği sırasında, bir yandan da halk müziği ve oyunlarıyla ilgili derleme çalışmalarını sürdürdü.
Halk oyunlarından halaylarla ilişkin ilk yazılar Sarısözen’in imzasıyla 1930’lu yıllarda bazı gazete ve dergilerde yayımlanmaya başladı.
Sivas’ta öğretmenliği sırasındaki çabalarından dolayı Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerince 1938 yılında Ankara Devlet Konservatuarı (Ankara Musiki Muallim Mektebi) folklor arşivine atandı.
1937-1951 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Türkiye’nin birçok yöresinde derleme çalışmaları yapıldı. Bu derlemelerin çoğuna katılan Sarısözen, derlenen bu türkü ve ezgilerin arşivde bir düzen içinde saptanması, korunması ve değerlendirilmesini sağladı.
Muzaffer Sarısözen’in Türkiye’deki folklora katkısı, türkü ve oyun havalarının derleme ve notaya alınmasından başka, Türkiye düzeyinde yaygınlaştırılması, tanıtılması konusunda oldu.
Halk müziğiyle ilgili radyo yayınları Sarısözen’in 1938’de Ankara’ya gelmesiyle, önceleri birer ikişer solo program olarak sürmüş, Milli Musiki Sanatkarları Kolu adıyla Türk Halk Müziği ve Klasik Türk Müziği birlikte yürütülmüştür. Halk müziği yayınlarının dikkatle dinlenmeye başlandığı 1938-1941 yılları arasında, müzik yayınları şefi Mesut Cemil Sel, halk müziğinden sorumlu şef yardımcısı ise Sarısözen’di. Sarısözen, o yıllarda Ankara Radyosuna gelip zaman zaman programlar yapan yöre sanatçılarını biraraya getirip ilk halk müziği programlarını başlattı.
1940 yılından sonra zamanla artan halk müziği yayınları 1941 yılının sonlarına doğru Sarısözen yönetiminde »Biz Türkü Öğreniyoruz« ve »Yurttan Sesler« adı altında Klasik Türk Müziği korosundan ayrılarak yayınlarını sürdürmeye başlamıştır. Bu topluluk elemanlarının sayıları gün geçtikçe artmış, böylece Türkiye Radyolarının ilk Yurttan Sesler Korosu, Muzaffer Sarısözen’in öncülüğünde resmen kurulmuş oldu. Bu gelişmeyi çağdaş halk müziğindeki birinci kopuş ve yeniden yapılanma olarak adlandırmak yerinde olur.
1953 yılında İzmir Radyosu, 1954 yılında İstanbul ve daha sonraki yıllarda da Erzurum Radyosu Yurttan Sesler Korosu kurulmuştur.
Muzaffer Sarısözen, bugün sesini ve sazını dinlediğimiz birçok sanatçının öğretmeni olup, ilk Ankara’ya gelişinde Ankara Devlet Konservatuarı Folklor Arşivi’ndeki görevi sırasındayken başlattığı tarih ve halk oyunları öğretmenliğini uzun yıllar sürdürerek, pekçok öğrencinin bu alanda yetişmesini sağladı. Türkiye’nin birçok yöresinde Mahmut Ragıp Gazimihal, Ahmet Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin, Halil Bedii Yönetken, Nurullah Taşkıran ve Rıza Yetişen’den oluşan derleme ekibiyle birlikte on binlerce türkü ve öykü derledi. Bunların binden çoğunu Muzaffer Sarısözen notaya aldı, değerlendirdi.
Türkiye’de az sayıda yapılan halk müziğine ilişkin basılı yayınların başında, 1926’da İstanbul Belediye Konservatuarının yayımladığı 14 defter durumundaki »Anadolu Halk Şarkıları« adlı kitapların dışında önemli bir yayın olarak, Sarısözen’in 1941 yılında yayımladığı »Seçme Köy Türküleri« adlı kitabı gelmektedir.
Sarısözen daha sonra, 1952 yılında »Yurttan Sesler«, 1962 yılında günümüzde halk müziği ile ilgili önemli bir kaynak olan »Türk Halk Musikisi Usulleri« adlı kitabını yayımladı.
Sarısözen, ilk Türk Halk Müziği toplu çalışmalarına başladığı yıllarda bağlamaların ses perdelerinin eşit olmasını sağlamaya çalışıp, koma seslere ayrı numara verdi.
1949-50 yıllarında İtalya ve İspanya’da yapılan halk oyunları şenliklerine Türkiye’den ilk kez halk oyunları ekipleri Sarısözen’in başkanlığında gönderildi ve büyük başarı sağladı. 1952 yılında bir bankanın kurduğu halk oyunlarını yayma ve yaşatma kurumunda da önemli görevlerde bulundu.
Özellikle halk müziğine ilişkin görüşlerini çeşitli dergi ve gazetelerde yayımlayıp, genç kuşağı halk müziğinin derlenmesi, araştırılması ve tanıtılması konusunda özendirmeye çalıştı.
4 Ocak 1963'te Ankara'da vefat etti ve orada toprağa verildi.


Mehmet Nida Tüfekçi, (d. 1 Mart 1929AkdağmadeniYozgat – ö. 18 Eylül 1993,İstanbul). Türk Halk Müziği sanatçısı. Uzun yıllar TRT'de çalıştıktan sonra Devlet Konservatuvarında öğretim üyeliği yapmıştır. Eşi Neriman Altındağ Tüfekçi ile birlikte hocası Muzaffer Sarısözen'in izinden gitmiş ve Türk Halk Müziği konusunda Türkiye'nin en önemli isimlerinden birisi olmuştur.
Daha ilkokula başlamadan babasından bağlama çalmayı öğrenen Tüfekçi ilk ve orta öğrenimini Yozgat Akdağmadeni ve Boğazlıyan'da tamamladıktan sonra 1950 yılındaAnkara Maliye Okulu'nu bitirdi. Üç yıl maliyeci olarak çalıştıktan sonra kendisini "Halk Müziği davası"na adadı.
Maliye Okulu'nda okurken tanıştığı Muzaffer Sarısözen'in sayesinde 1947'den beri konuk ses ve saz sanatçısı olarak programlarına katıldığı TRT Ankara Radyosu'nun 1953 yılında açtığı sınavı kazanarak "Yurttan Sesler" korosunda çalışmaya başladı. Ankara'da ikenYenimahalle Musiki Cemiyeti'nde halk müziği dersleri de vermiştir.
1959 yılında Ankara Radyosu'ndan İstanbul Radyosu'na tayin oldu. İstanbul Radyosu'nda çalışırken, "Tünel Musiki Kültür Derneği", "Cağaloğlu-Aksaray Musiki Cemiyeti" ve "İstanbul Yüksek Öğrenim Talebe Federasyonu" gibi değişik derneklerde halk müziği üzerine dersler verdi. 1962 yılında eşi Neriman Altındağ Tüfekçi ile birlikte "Yurttan Sesler Kadınlar Topluluğu"nu kurdu. 1964'te İstanbul Radyosu THM'den sorumlu Türk Müziği şube müdür yardımcısı, 1972'de TRT müzik dairesi başkanlığı THM merkez müdürü, 1974'te de vekâleten TRT müzik dairesi başkanlığına atandı. Aynı zamanda 1971 - 1976 yılları arasında TRT Erzurum Radyosu'nda da çeşitli görevlerde bulundu.
1976 yılında TRT'den istifa etti. Nida Tüfekçi, TRT'de bulunduğu süre içinde yaklaşık 1000 kadar türkü derlemiş ve notalarını yazarak Türk Halk Müziği arşivlerine katmıştır. 1963 yılında eşi ile birlikte "Memleket Türküleri" isimli bir kitap yayımlamıştır.
TRT'den istifa ettikten sonra 1976 yılında kuruluş çalışmalarına katıldığı İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı’nın kurucu üyesi olarak yönetim kurulu üyeliğine ve başkan yardımcılığına getirildi.
Halk müziği konusunda yaptığı araştırmalar, yazdığı yazılar ve katkıda bulunduğu ansiklopediler nedeniyle "Folklor Araştırma Kurumu" tarafından 1985 yılında "İhsan Hınçer Türk Folkloruna Hizmet Ödülü"nü aldı. 1991'de Kültür Bakanlığı tarafından "Devlet Sanatçısı" unvanı verildi.[1] 1993 yılında İstanbul'da öldü.

Muharrem Ertaş (d. 1913Yağmurlubüyükoba, Kırşehir - ö. 3 Aralık 1984), Türk saz ve söz ustası. Bozlak türünün en önemli isimlerinden.
Muharrem Ertaş
Ailesi abdallar diyarı Aksaray Ala Kilise'den gelip Kırşehir'in Yağmurlubüyükoba köyüne yerleşmiş, Muharrem Ertaş bu köyde doğmuştur. İlk saz hocaları dayıları Bulduk Usta veYusuf Usta olmuş. Henüz küçük bir çocukken köylerde sünnet ve düğün törenlerinde, bayramlarda saz çalarak dolaşmaya başladı. Orta Anadolu geleneksel halk müziğinden geniş bir repertuvarı vardı. Bozlakların yanı sıra halay türünün de örneklerini çalıp söyledi;KaracaoğlanŞeyh GalipPir Sultan AbdalDadaloğlu'nun deyişlerini seslendirdi. Bazen de usandım şu yalan dünyadan aydos çığırmasında olduğu gibi dinsel içerikli türkülerde söylemiştir. Oğlu Neşet Ertaş, babasından aldığı eğitimle son yüzyılın en büyük ozanlarından biri olmuş ve Türk halk müziğinde bir ekol olarak kabul edilmiştir.

Neşet Ertaş, (1938  ÇiçekdağıKırşehir - 25 Eylül 2012, İzmir), Türk ozan. Abdallık geleneğinin son büyük temsilcisidir. "Bozkırın Tezenesi" olarak da bilinir.
Babası saz ustası Muharrem Ertaş, annesi Döne hanımdır. Annesinin ölümünden sonra babası ve kardeşleriyle birlikte köye yerleşmişlerdir ve çocukluğu bu köyde geçmiştir.
Ertaş, ilkokula gittiği yıllarda önce keman, sonra da bağlama çalmayı öğrendi. Babası Muharrem Ertaş ile birlikte yörenin düğünlerinde sazı ile çalıp sesi ile türküler söylemeye başladı. Ertaş, etkilendiği tek kişinin babası Muharrem Ertaş olduğunu söyler. Kendi ifadesi ile bunu şu şekilde ifade eder; "Babamla ben aynı ruhun insanlarıyız.

Neşet Ertaş, 1957 yılının sonunda İstanbul'a gelerek Şen Çalar Plak'ta ilk plağını "Neden Garip Garip Ötersin Bülbül" adı ile babası Muharrem Ertaş'a ait bir türküyle çıkardı. Halk tarafından çok beğenilen bu plağı ardından diğer plak, kaset ve halk konserleri takip eder. Daha sonra Neşet Ertaş Ankara'ya yerleşir. Burada yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle kardeşinin daveti üzerine Almanya'ya gider. Çocuklarının eğitimi ve sanatsal çalışmalarından dolayı uzun bir süre Almanya'da kalan sanatçı, 2000 yılında İstanbul'da verdiği konserle sahne hayatına geri dönmüştür.
Demirel zamanında kendisine sunulan 'devlet sanatçılığı' ünvanını; "O dönem Süleyman Demirel Cumhurbaşkanıydı. Devlet sanatçılığı bana teklif edildi. Ben, 'hepimiz bu devletin sanatçısıyız, ayrıca bir devlet sanatçısı sıfatı bana ayrımcılık geliyor' diyerek teklifi kabul etmedim. Ben halkın sanatçısı olarak kalırsam benim için en büyük mutluluk bu. Şimdiye kadar devletten bir kuruş almadım, bir tek TBMM tarafından üstün hizmet ödülünü kabul ettim. Onu da bu kültüre hizmet eden ecdadımız adına aldım." diyerek geri çevirmiştir.[4]Halk bu tavra destek vermiş ve Neşet Ertaş adeta yaşayan bir efsane olmuştur. Unesco Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi kapsamında yapılan ulusal envanterlerden Yaşayan İnsan Hazineleri Türkiye Ulusal Envanterine alınarak yaşayan insan hazinesi kabul edilen Ertaş, 25 Nisan 2011 tarihinde İTÜ Devlet konservatuarı tarafından fahri doktora ödülüne layık görülmüş,bağlamadaki tavrı ve türküleri konservatuarlarda ders olarak okutulmuştur.
25 Eylül 2012 tarihinde İzmir'de tedavi gördüğü hastanede ileri evrede prostat kanseri nedeniyle yaşamını yitirmiştir
Muhlis Akarsu, (d. 1948 - ö. 2 Temmuz 1993), Türk halk ozanı. 2 Temmuz 1993'te Sivas Katliamı'nda öldürülmüştür. Yaşamı boyunca 100'den fazla kırkbeşlik plak, 4 uzunçalar, 20 kaset ve yüzlerce deyiş bırakmıştır.
Sivas'ın Kangal ilçesine bağlı Minarekaya köyünde doğdu. İlkokulu köyde okudu. Bu dönemde Alevilik-Bektaşi cemlerinde yörenin seyitlerinin ve ozanlarının etkisinde kalaraksaz çalıp söylemeye başladı. Malatya'da ortaokulda okurken, ekonomik yetersizlikler nedeniyle ikinci sınıftan ayrıldı. Küçük yaşlardan itibaren şiir yazdı, deyiş ve nefes kurdu.Bağlamasıyla birlikte zakirlik yaptı.
1970 yılında İstanbul'a yerleşti. 1970'li yıllarda söz ve müziği kendine ait olan ilk 45'lik plağıçıkardı. Hacı Bektaş-ı VeliYunus EmreKaracaoğlanÂşık Veysel doğrularından yola çıkarak kendine insan sevgisini şiar edindi. Tüm yaptıklarında bu ana temayı temel aldı. 1972 yılında, Seyyit Halil Çiftlik'in kızı Muhibe Leyla Çiftlik ile evlendi. Bu evliliğinden Pınar, Çınar ve Damla adlarında üç kızı oldu.
Sanatında 1970'lerden itibaren dönemin etkili aşığı Mahzuni Şerif'in izleri belirdi. Uzunca bir süre Mahzuni'nin deyişlerini çaldı ve okudu. Bu arada Alevi-Bektaşi aşık geleneğinden de kopmadı. Pir Sultan AbdalKul Himmet gibi ozanların bir çok deyişini geleneksel kalıplardan çıkmadan seslendirdi.
1980'li yılların başlarında Alevî dedelerinin çaldığı kısa kollu bağlamayı gündeme getiren ve halk müziğinin niteliğini yükselten Muhabbet Grubu'nun (Arif Sağ, Muhlis Akarsu, Yavuz TopMusa Eroğlu) oluşum fikri Akarsu'dan çıktı. Her yıl düzenlenen Hacı Bektaş, Abdal Musa, Veli Baba, Pir Sultan gibi Alevi toplumunun kültürel etkinliklerine katılırdı. Eserleri çeşitli türlerde şarkı söyleyen sanatçılar tarafından okundu.
1980'li yıllarda türkülerinden dolayı üç yıl cezaevinde yattı. O güne kadar usta malı deyişlerle kendini gösteren Muhlis Akarsu, 1980'lerin başından itibaren deyişlerindeki anlatımı güçlü, bağlamasına hakim ve sesini deyiş tavrında kullanabilen bir sanatçı görünümündedir.
1993'te Sivas Katliamı'nda eşi Muhibe Akarsu ile birlikte yaşamını yitirdi.
Muhlis Akarsu'nun yapıtlarının hemen hemen tümünün lirik bir ifadeyle yapıldığı ve söylendiği fark edilir. Repertuarının büyük bir bölümünde aşk ve sevda deyişlerine yer verdiği görülür. Akarsu'nun yar üzerine söylediği, feleğe çattığı, gurbete içerlediği, ayrılığa üzüldüğü yüzlerce deyişi vardır. Deyişlerinde toplumsal konulara da kayıtsız kalmaz. Ancak bu, sevgi üzerine söylediği deyişler kadar çok öne çıkmaz. Birkaç deyişinde cahilliğe, köleliğe, yoksulluğa başkaldırdığı görülür. Alevi-Bektaşi edebiyatının ve müziğinin deyiş türüyle ünlenen aşığı Muhlis Akarsu'nun Pir Sultan Abdal ve Karacaoğlan etkisindeki tavrını her zaman hissetmek mümkündür.
Portekiz asıllı Kanadalı şarkıcı Nelly Furtado'nun 2006'da piyasaya sürdüğü 8 milyon satan Loose albümündeki “Wait For You" adlı parçasının müziğinin, Muhlis Akarsu’nun Kalan Müzik'den çıkardığı "Ya Dost Ya Dost" adlı albümünde yer alan, sözleri Pir Sultan Abdal’a ait olan “Allah Allah Desem Gelsem" adlı türküden izinsiz, telif ödemesiz alındığı anlaşıldı.[kaynak belirtilmeli] Albümün kartonetinde “Wait For You" adlı parçanın müziği ile ilgili bilgide Muhlis Akarsu’nun ve Pir Sultan Abdal’ın isimlerinden herhangi birinin yer almadığı görüldü.


Arif Sağ (d. 1945), Türk halk müziği sanatçısı, bağlama virtüözü, akademisen ve eskimilletvekilidir.



1945 yılında Erzurum'un Aşkale ilçesi Dallı köyünde dünyaya geldi. Küçük yaşlarından itibaren saz çalmaya başlayan Arif Sağ, İstanbul'a geldi ve Aksaray Musiki Cemiyeti'ndeNida Tüfekçi'nin öğrencisi oldu. Müzikal altyapısını kısa zamanda oluşturmayı başardı. 1960 ve 70'li yıllar Arif Sağ için müzikte arayış yılları oldu. Arif Sağ, bu dönemin toplumsal hareketlerinin müzikle bağdaşan yanlarından çok, piyasadaki ve resmi kurumlardaki müzik uygulamalarına ağırlık verdi. 60'lı yılların sonunda TRT İstanbul Radyosu'na bağlamasanatçısı olarak başladığı yıllarda piyasadaki faaliyetlerine de devam etti.

Çeşitli sanatçılara bağlamasıyla eşlik etmesinin yanında, yine bu dönemde bestelerini de pek çok sanatçıya okuttu. Bununla birlikte kendi çalıp okuduğu plakları da vardır. Yapılan müzik bugünkü terminolojiyle bir tür arabesk-fantazi benzeridir. Bestelerinde ise yerel motifleri (yer yer pasajları) çok sık kullandı. Bu da onun halk müziğinden kopamadığı gerçeğinin bir başka göstergesidir.
1976 yılından itibaren İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuarı'nda öğretim görevlisi olarak çalışamaya başlayan Sağ, bu görevinden 1982 yılında ayrılarak özel çalışmalara ağırlık verdi.
Birçok ünlü sanatçıya kaset çalışmalarında yardımcı oldu. Bu özelliğinin yanında 10'dan fazla kasette sanatçı olarak da ayrıca yer aldı.Musa Eroğlu ve Muhlis Akarsu ile birlikte başladığı, daha sonra Yavuz Top'un da katılımı ile genişleyen Muhabbet adlı seri albüm çalışmaları 1980 sonrasında Türk halk müziğinin geniş kitlelere yayılmasında önemli katkı sağlamıştır.
1987 ve 1991 yılları arasında Ankara milletvekilliği yapmıştır ve milletvekillik görevinde bulunan ilk sanatçıdır.
2 Temmuz 1993'te Sivas Katliamı'ndan sağ kurtulmuştur.
Almanya Cumhurbaşkanı'nın desteği ile, 1996 yılında Köln Filarmoni Orkestrası'nda konser vererek, bağlama ve Anadolu müziğinin batıya tanıtılmasında büyük rol üstlenmiştir. 2000 yılında ünlü İspanyol flamenko gitarist Toma Tito ile Avrupa'nın 12 şehrinde konser vermiştir.
Erdal Erzincan bile birlikte iki ciltten oluşan Bağlama Metodu adlı kitabın yazarıdır.

Erkan Oğur (d. Mehmet Erkan Oğur, 17 Nisan 1954; Ankara[1][2][3][4]), Türk müzisyen.
Müziğe 4 yaşından itibaren kemanbağlamaflüt ve cümbüş çalarak başladı. Onu Halk Müziği icrası konusunde teşvik eden ilkokul müzik öğretmeni "İlkokulu bitirdiğinde, bizim yöreden çalmadığı saz kalmamıştı." diyor. Gitar çalışında Jimi Hendrix'in bazı etkileri olmuştur. 1976'da perdesiz gitarı icat etti. Liseyi Ankara'da tamamladı. Ankara ÜniversitesiFen Fakültesi Fizik Bölümü ile başladığı üniversite hayatına Münih Üniversitesi Fizik Mühendisliği'nde okuyarak devam etti. Müzisyen olmaya karar verdikten sonra eğitim görmek için Türkiye'ye döndü. İstanbul Devlet Konservatuarı Müzik Teorisi bölümünden mezun oldu. Çalışmalarında ağırlıklı olarak kopuz ya da dede bağlamaude-bowperdesiz gitarklasik gitarelektro gitarı ve sesini kullandı. Bunlar dışında birçok enstrümanı da albümlerinde başarılı bir şekilde çalmıştır. En son Telvin Trio ile birlikte çıkardığı iki cd'likTelvin albümünde doğaçlama caz denemeleri yapmıştır. Fretless albümü çıktığı yıl Avrupa'da yılın yaratıcı albümü seçilmiştir. Bir Ömürlük Misafir albümü olarak Türkiye'de daha sonra yayınlanmıştır. Türk müziğine icracı ve yorumcu olarak devasa katkılar yapmıştır. Perdesiz gitarı ve perdesiz bağlamayı geliştiren kişidir. Dünya müzik literatüründe yerini almıştır. Günümüzde ise Nazım Hikmet Akademisi Müzik Bölümü'nde ders vermektedir.
Müzik yaşamı boyunca pek çok müzisyene ilham kaynağı olduğu gibi bağlama ustalarına da işlerini yaparken adeta sufle vermiştir. "İnsanın, salt yaşantısı ve yapıp ettiklerinin doğayla uyumlu olduğu müddetçe başarıya erişme şansı vardır." diyerek hayattaki duruşu hakkında ipucu vermiştir. Öyle ki Kemal Eroğlu meslek hayatını Erkan Oğur'u tanıdıktan önce ve sonra olarak ikiye ayırmaktadır.

Erdal Erzincan
1971 yılında Erzurum'da doğdu. Küçük yaşlardan itibaren yaşadığı bölgenin folklorunu gözlemlemeye başladı ve bağlamayla da o yaşlarda tanıştı.

 1985 yılında Arif Sağ Müzik Kursu'nda dersler almaya başladı.


  1989 yılında İ.T.Ü. Türk Müziği Devlet Konservatuarı Temel Bilimler Bölümü'ne girdi ve aynı süreçte; "Tezenesiz Bağlama Çalma Tekniği"(Şelpe) ile ilgili araştırmalar yaptı.

 Üniversitedeki bitirme tezini ise;
"Parmak Vurma Tekniğinin Bağlamadaki Uygulanışı ve Notasyonu" konu başlığıyla sundu.


 1994 yılında hazırladığı "Töre" isimli ilk solo
albümünden sonra;"Garip", "Gurbet Yollarında",
"Anadolu"(Enstrümantal),"Al Mendil", "Kervan",
"Giriftar" (Enstrümantal) isimli albümlerini hazırladı.

 Ayrıca Tolga Sağ, İsmail Özden, Yılmaz Çelik, Muharrem Temiz ile birlikte "Türküler Sevdamız" adı altında üç albüm hazırladı.

 2004 yılında Viyana'da; Cumhurbaşkanı Heinz Fischer'in desteğiyle, Wiener Konzerthaus'ta, Russell McGregor yönetimindeki Ambassade Senfoni Orkestrasıyla birlikte bir konser verdi. "Classic Cem" adıyla gerçekleştirilen bu konser ayrıca Hollanda'da iki farklı orkestrayla sahnelendi. 



 2004 yılında öğrencilerinden oluşan yirmi beş kişilik Bağlama Orkestrasıyla yurtiçinde konserler verdi.



 İran'lı Kemança sanatçısı Kayhan Kalhor'la hazırladığı enstrümantal albüm ECM Records tarafından
"The Wind" adıyla yurtdışında ve Türkiye'de yayımlandı.

 Kayhan Kalhor'la birlikte Türkiye ve Avrupa'nın yanında, World Music Institute tarafından organize edilen turne kapsamında Amerika ve Kanada'da konserler verdi.



 On yılı aşkın bir süredir, kendi adını taşıyan Müzik Kursunda eğitim vermekte ve ayrıca Yıldız Teknik Üniversitesi'nde Öğretim Görevlisi olarak da bilgi ve birikimlerini öğrencileriyle paylaşmaya devam etmektedir.

 Kendisi gibi sanatçı olan Mercan Erzincan ile evli olup bir çocuk babasıdır.



Erol Parlak (d. 1964 - EleşkirtAğrı). Türk halk müziği sanatçısı, akademisyen.
Erol Parlak, 1964 yılında Ağrı da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Ankara'da tamamladı. 1982 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Devlet konservatuarı'na girdi. 1985-1986 öğretim yılında öğrenimini tamamladıktan sonra aynı kurumda dört yıl süreyle öğretim görevlisi olarak çalıştı. İTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde 1987 yılında başladığı Yüksek Lisans eğitimini 1990'da "Bozlaklar" konulu tezi ile tamamladı. 1988 de TRT İstanbul Radyosu'na sınavla "yetişmiş sanatçı" olarak girdi. On yıl sürdürdüğü bu görevinden 1998 de istifa ederek ayrıldı. İTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde 1992 yılında başlamaya hak kazandığı "sanatta Yeterlik (sanat doktorası)" eğitimini 1998 de" Türkiye'de El İle (Tezenesiz) Bağlama Çalma Geleneği ve Çalış Teknikleri" adlı tez çalışması ile tamamladı. Yaklaşık on yıl boyunca Anadolu'nun çeşitli yörelerinde özellikle "bağlama çalış teknikleri, saz ve ses tavırları" konusunda araştırma, incelemeler yaptı. 1000'e yakın halk ezgisi derledi. 1995 yılında Arif Sağ ve Erdal Erzincan ile birlikte bağlama üçlüsü oluşturarak dünyanın çeşitli yerlerinde konserler verdi. 1996 yılında Alman cumhurbaşkanı Roman Herzog himayesinde Köln Filarmoni Orkestrası eşliğinde Köln Filarmoni salonunda, daha sonra Berlin ve Strazburg flarmoni salonlarında verilen ve büyük ilgi gören konserler bunlardan bazılarıdır. Aynı dönemde Erdal Erzincan'la ikili olarak Türkiye'nin çeşitli yerlerinde, "mızraplı sazlar festivali" kapsamında Hollanda ve Belçika'da sahne aldı. 10 haziran 2003 de Fransa Amiens ulusal sahnede, 12 haziran 2003 te dünyanın en önemli etnik müzik konser salonlarından olan Paris "Theatre de la Ville"de bir solo konser verdi. 2000 yılı başlarında öğrencileriyle oluşturduğu "Erol Parlak Bağlama Beşlisi" ile Yurtiçi ve yurtdışında çok sayıda konser verdi, TV ve radyo programına katıldı. 2004 yılında grubun "Eşik" adlı albüm çalışması yayımlandı. 1990'lı yıllardan itibaren başta Avrupa olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerinde, gerek özel okullar gerekse resmi üniversite, akademi ve konservatuarlarda halen devam etmekte olan çok sayıda konser, konferans, seminer, workshop vb etkinliklere katıldı. 2006 yılında Müzikoloji Bölümüne Yardımcı Doçent olarak atandı.
Arif Sağ ve Erdal Erzincan'la ve bağlama beşlisi ile birer adet, üç adet sözlü bir solo enstrümantal olmak üzere altı albümü bulunmaktadır. "Türkiye'de El İle (tezenesiz) Bağlama Çalma Geleneği ve Çalış Teknikleri" adlı kitabı 2000 yılında T.C. Kültür Bakanlığı, "Şelpe Tekniği Metodu 1" adlı kitabı 2001 yılında Ekin Yayımları ve "Şelpe Tekniği Metodu 2" adlı kitabı 2004 yılında Alfa yayımları tarafından yayımlandı. Dört yeni çalışması devam etmekte olan sanatçının "Bozlaklar" adlı yayıma hazır bir kitabı da bulunmaktadır.
Erol Parlak, çalışmalarında hep Anadolu'nun kültürel zenginliğini vurgulamış, insanı evrensel bir olgu olarak temel alan ve kültürel çeşitlilikleri ifade etmeye yönelik bir tutum sergilemiştir. Bu gün ulusal ve uluslararası bir çok projede yer alan ve aynı doğrultuda üreten bir sanatçı olarak, Anadolu ruhunu ve kültür zenginliğini yorulmadan, usanmadan dünya insanlarına aktarmaya devam etmektedir. Halen İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarında Ses Eğitimi Bölüm Başkanı olarak görev yapmaktadır.




ŞU ANDA YAPIM AŞAMASINDADIR. ERDAL ERZİNCAN IN BİYOGRAFİSİ RESMİ SİTESİNDEN ALINMIŞTIR.KALAN ÜSTADLARIN Kİ İSE VİKİPEDİA DAN ALINMIŞTIR.